Türkiye’de resmi ideolojiye karşı hakikati dile getirmek, yalnızca cesaret değil, ağır bedel ister.
İsmail Beşikçi, bu bedeli ödeyenlerin en önde gelenidir.
Resmi ideolojinin kalın duvarlarını hakikatle delen bir ömür…
Bilim insanı kimliğiyle Kürt halkının inkarını ifşa etti, bunun karşılığında
yıllarca hücrelerde tutuldu, kitapları yasaklandı, adı sansürlendi ama düşüncelerinden bir adım geri atmadı.
Bu buluşmada, tek başına kalsa da hakikati savunmanın ne demek olduğunu öğreneceğiz.
Fatin Kanat’ın çektiği belgesel yardımıyla İsmail Beşikçi’nin ömrünü adadığı hakikat mücadelesini konuşacağız.
Yalnızca bir akademisyenin değil; bilimin, adaletin ve halkların eşitliğinin savunucusunun hikâyesini kendisinden ve Fatin Kanat’tan dinleyeceğiz.
Toplantı dernek binamızda yüz yüze gerçekleşecek.
Gelemeyecekler için YouTube kanalımızdan da canlı yayın yapacağız.
İsmail Beşikçi kimdir?
İsmail Beşikçi, 1939’da Çorum’da, Türk ve Sünni-Hanefi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1962’de Mülkiye’den mezun oldu. Askerliğini Bitlis’te yaptı. Şemdinli ve Yüksekova’da Kürt halkının yaşantısını yakından tanıma imkânı buldu.
Askerliğin ardından kısa bir süre Tunceli’de memurluk yaptı. 1965’te Alikan aşiretinin toplumsal yapısı üzerine doktora çalışmasına başladı. Saha araştırması için toplam 7 ay aşiret çadırında yaşadı.
1967’de Türkiye İşçi Partisi’nin düzenlediği, Doğu Mitingleri adıyla bilinen açıkhava toplantılarına katıldı ve gözlemlerini ‘Doğu’da Şeyhlik, Ağalık’ başlığıyla yayımladı. O günün Türkiye koşulları için cesaret isteyen, özgür ve güçlü analizler yaptı…
“İstediğiniz kadar Türk-Kürt diye bir şey yoktur, bu vatan toprağı üzerinde oturan herkes Türk’tür deyin, belirli bir sosyolojik gerçeği gizleyemezsiniz. İstediğiniz kadar Kürtçe diye bir dil olmadığını, Türkçe, Farsça, Arapça’nın karışımı olduğunu iddia edin, sosyolojik bir gerçeği değiştiremezsiniz… Gerçekleri gizlemek, uzun vadede bizi daima yanlış ve memleketin hayrına olmayan sonuçlara götürür…” diyordu.
1968’de, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde, bir meslektaşının ihbarı, üniversiteden tasfiye sürecini başlattı. Marksist propaganda ve bölgecilik yaptığı gerekçesiyle dersleri kaldırıldı. Ancak o, Doğu illerindeki gezilerine ve gözlemlerine devam etti. 1969’da Türkiye sosyal bilimler tarihi için çok önemli eserlerden biri olan “Doğu Anadolu’nun Düzeni” kitabını yayımladı. Ve üniversiteyle ilişkisi kesildi.
12 Mart 1971 darbesinden hemen sonra tutuklandı ve Diyarbakır Askeri Cezaevi’ne gönderildi. Sekiz kez cezaevine girip çıktı ve yaşamının toplam 17 yılı cezaevinde geçti. 1999’da yapılan yasal düzenleme sonucu tahliye oldu.
Kürt sorunu üzerine toplam 36 kitap yayımladı, 32’si Türkiye sınırları içinde çeşitli yasaklarla karşılaştı.
Henüz Kürt kelimesi gündelik hayatta kullanılmazken, Kürt halkının varlığı bile kabul edilmezken, statükonun ağır baskılarına rağmen hakikati dile getirebildi; doğru bildiği yolda riski göze aldı.
Kürt sorununun toplumsal ve siyasi niteliğini anladığı günden beri, çözüm için kafa yoruyor. İşkence ve kötü muameleye maruz kalmasına, yaşamının uzunca bir bölümünü tehdit altında geçirmesine rağmen, sözünü sakınmıyor, çalışmaktan vazgeçmiyor. Toplumun sorunlarıyla yüzleşmesi için araştırmalar yapıyor, kitaplar yazıyor, mücadele ediyor ve dönüştürüyor.
Fatin Kanat kimdir?
Yüksek teknik Öğretmen Okulu lisans, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Yüksek lisans mezunu olan Kanat, İran Sinemasında Kadın adlı kitabın yazarıdır.
Halepçe Sonsuz Umut, Tek-Der Tükenmeyen Umut, adlı belgeselleri yönetmiştir. Son Bakış, Maviye Küstürülmüş Çocuklar adlı kısa filmleri yönetmiştir. 12 Eylül sürecinde uzun yıllar cezaevinde kalan Kanat, üç dönem İnsan Hakları Derneği Ankara şube Eş Başkanlığı yapmıştır.
En son 2023 yılında Bizim İsmail isimli belgeseli Önder İnce ile birlikte çekmiştir.