Ayhan YALÇINKAYA ile
Herkesin Bildiği,
Kimsenin Görmediği:
Alevi Sorunu

Moderatör : Mehmet KUYURTAR
6 Kasım 2024

Kime sorsak, Aleviler ve Alevilik üstüne kuracağı iyi-kötü, doğru-yanlış, dostça-düşmanca, yerli-yersiz ama genellikle en az bir cümle vardır. Eğer tek bir cümlesi bile yoksa bunun kabahati-suçu, sorumluluğu da mutlaka “Alevilerin üstündedir.” “Kendilerini gizlemiş, bildirmemişler, anlatmamışlar, göstermemişlerdir. Oysa ‘bilmek’ herkesin hakkıdır; mademki birlikte yaşıyoruz.” Aleviler ve Alevilik hakkında bir şeyler bilmeyi kendinde hak görenler, bilmenin bir gereklilik, sorumluluk ve hatta giderek bir zorunluluk olarak kendilerine ait olduğunu çoğunlukla ya fark ya da kabul etmezler; ama yine de herkes Alevileri ve Aleviliği “bilir”; hatta hemen herkesin “Alevi arkadaşları da, Alevi gelinleri de ve belki damatları da vardır; komşuları da olduğu gibi.” Ancak Alevi komşuları da olanlar, o komşularının neden her Ramazan’da Sahur vakti ışıklarının açık olduğu üstüne düşünme gereği duymaz, çünkü o ışığın kapalı olabileceğini tasavvur edemediğinden, açık olduğunu da görmez ya da sanki Alevi komşusu evinde öylesine aşure pişirmiş de “komşuya kokusu gitmiştir” niyetine dağıtmış gibi, o aşureyi çocuğuna yedirmez de “dur, ben sana yaparım” deyip işe girişir.

Gündelik örnekler bir yana, Alevi, Alevi olarak “bilinir” ama “görülmez, görülmemelidir; biz eskiden kimin Alevi, Sünni olduğunu bilmezdik evladım; bunlar da yeni modalar, nereden çıktı bu?” Alevi, Alevi olarak kesinlikle kamusallaşmamalı; kamusal alan dışındaki hayatında da olabildiğince Sünni Müslümanlığın kodlarına saygılı ve uyguncu davranmalıdır. Bu yalnızca sıradan insanların tutumu değildir. Öyle ki Alevinin Alevi olarak ölme-öldürülme “hakkı” bile yoktur. Uzun yüzyıllara yayılan Alevi katliamları, terteleler, soykırımlar, pogromlar onlar Alevi olduğu için değildir; dinsiz, sapık, rafızi, sapkın, komünist, sosyalist, cahil, batıl inançlı, gerici, Atatürkçü, laiklik yanlısı, cumhuriyetçi, aydınlanmacı, halk partili, anti-faşist, işçi, zengin, vs. olduğu içindir. Oysa, diğer tüm ötekileştirilenler, düşmanlaştırılanlar bir yana, Ermeniler, Aleviler ile LGBTİartılar sırf bu vasıflarıyla öldürülmeye “bihakkın” layıktır. Ama asla vasıfları yüzünden ölmez, öldürülmezler; öldürülmeleri bile bir başka şeyden ya da yerden dolayımlanmak, ancak o dolayım çerçevesinde açıklanabilir olmak “zorundadır.” Aksi, onların “görülmesi” anlamına gelecektir. “Görülmeleri zinhar insanı dinden eder.”

“Halkın hükümdarın dininden olduğu” kabulü altında Alevilerin Alevi olarak görülmemesini açıklamaya dönük her girişimin yolu ya din olarak devlete/siyasete ya da devlet/siyaset olarak dine çıkar. İşte bu söyleşide tarihsel arka plana da kimi kısmi değinilerle birlikte, esasen Türkiye Cumhuriyeti’nin Alevilerle ve Alevilikle sergüzeştini kırılma noktaları itibariyle ele almaya çalışacağız ve bugün, özellikle Alevi Çalıştayları’yla başlayan süreçte Alevilerin Alevi olarak görülmeme süreci değişmiş gibi görünse de, bunun, aksine yeni ve daha tehlikeli, Alevilere karşı daha tehditkar ve düşmanca bir “körlüğün” yollarını döşediğini konuşacağız.

Ayhan Yalçınkaya kimdir?
Ayhan Yalçınkaya (E. Prof. Dr.) lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerini 2016 ve 2017 KHK’leriyle neredeyse tümüyle tasfiye edilen Mekteb-i Mülkiye, yani Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden aldı. Siyaset Felsefesi ve Siyasal Düşünce Tarihi alanından doçent oldu. Emekli olana kadar aynı fakültede öğretim üyeliği yaptı. Uzun yıllar Siyaset Bilimi, Siyasal Düşünceler Tarihi, Türk-İslam Düşünce Tarihi gibi dersler verdikten sonra, KHK’lerle tasfiye edilen iki meslektaşı, Prof. Dr. Zeliha Etöz ve Yard. Doç. Dr. Pınar Ecevitoğlu’ya birlikte önce lisansüstü düzeyde, ardından lisans düzeyinde siyasal antropoloji derslerini verdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin özellikle siyaset bilimi bölümünün KHK’ler eliyle neredeyse kapanma noktasına getirilmesiyle, o sırada yürüttüğüanabilim dalı başkanlığından istifa etti; ardından emeklilik için gerekli hizmet yılını tamamladığı anda bir yıl içinde emekli oldu. Halen İzmir ve Ankara’da yaşıyor. Herhangi bir (kamu ya da özel) üniversitede çalışmıyor.  Siyaset bilimi ve siyasal teorinin kavramlarını seferber ederek Alevilik, din ve kutsal üstüne çalışmaya devam ediyor. Ayrıca ütopyalar, edebiyat, feminist antropoloji ve cinsiyet çalışmaları ilgi alanlarını oluşturuyor. Yayınlanmış birden çok kitabı ve yazısı var. Kitaplarından bazıları: Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve İktidar, Eğer’den Meğer’e Ütopya Karşısında Türk Romanı, Siyasal ve Bellek, Pas: Sıvılaşmış İktidar ve Gelenek, Küf: Dede Korkut, Said Nursi ve Ali Üzerine, Mazerete Mahal Yok, Aleviler Artık Burada Oturmuyor, Kavimkırım İkliminde Aleviler, Aleviler de Bildirir.